Almanca dilinde günlük hayatta en çok kullanılan ilk 50 fiili aşağıda bulabilirsiniz. Ayrıca her bir fiil için en az 3 tane cümle örneği oluşturduk. Tüm bunlara ek olarak aşağıdaki Almanca fiil cümlelerini sesli olarak dinleyebilmeniz için ses dosyası da oluşturduk.
Aşağıdaki playerdan sesli olarak okunuşlarını dinleyebilirsiniz:
-
sein (olmak)
- Ich bin müde. (Ben yorgunum.)
- Du bist nett. (Sen iyisin.)
- Wir sind hungrig. (Biz açız.)
-
haben (sahip olmak)
- Ich habe ein Buch. (Benim bir kitabım var.)
- Du hast eine Schwester. (Senin bir kız kardeşin var.)
- Wir haben keine Zeit. (Bizim zamanımız yok.)
-
werden (olmak)
- Ich werde müde. (Yoruluyorum.)
- Du wirst nett sein. (İyi olacaksın.)
- Wir werden hungrig. (Acıkacağız.)
-
machen (yapmak)
- Ich mache Hausaufgaben. (Ödev yapıyorum.)
- Du machst Sport. (Spor yapıyorsun.)
- Wir machen eine Reise. (Seyahate çıkıyoruz.)
-
gehen (gitmek)
- Ich gehe zur Schule. (Okula gidiyorum.)
- Du gehst ins Kino. (Sinemaya gidiyorsun.)
- Wir gehen spazieren. (Biz yürüyüşe çıkarız.)
-
kommen (gelmek)
- Ich komme aus Deutschland. (Ben Almanya’dan geliyorum.)
- Du kommst zu spät. (Geç geliyorsun.)
- Wir kommen morgen. (Yarın geliyoruz.)
-
sagen (söylemek)
- Ich sage die Wahrheit. (Ben doğruyu söylüyorum.)
- Du sagst es ihm. (Sen ona söylüyorsun.)
- Wir sagen es niemandem. (Biz kimseye söylemiyoruz.)
-
denken (düşünmek)
- Ich denke an dich. (Ben seni düşünüyorum.)
- Du denkst zu viel. (Sen çok düşünüyorsun.)
- Wir denken an unsere Zukunft. (Biz geleceğimizi düşünüyoruz.)
-
fahren (sürmek)
- Ich fahre ein Auto. (Ben araba sürüyorum.)
- Du fährst Rad. (Sen bisiklet sürüyorsun.)
- Wir fahren nach Hause. (Biz eve (araçla) gidiyoruz.)
-
geben (vermek)
- Ich gebe dir ein Buch. (Ben sana kitap veriyorum.)
- Du gibst mir deine Handynummer. (Sen bana telefon numaranı veriyorsun.)
- Wir geben ihm eine Chance. (Biz ona bir şans veriyoruz.)
-
finden (bulmak)
- Ich finde dich nett. (Ben seni güzel buluyorum.)
- Du findest es interessant. (Sen ilginç buluyorsun.)
- Wir finden es schwer. (Biz zor buluyoruz.)
-
nehmen (almak)
- Ich nehme ein Buch. (Ben kitap alıyorum.)
- Du nimmst deine Tasche. (Sen çantanı alıyorsun.)
- Wir nehmen den Zug. (Biz trene biniyoruz.)
-
lassen (izin vermek, bırakmak)
- Ich lasse dich gehen. (Ben gitmene izin veriyorum.)
- Du lässt mich in Ruhe. (Sen beni yalnız bırakıyorsun.)
-
können (yapabilmek)
- Ich kann Deutsch sprechen. (Ben Almanca konuşabiliyorum.)
- Du kannst singen. (Sen şarkı söyleyebiliyorsun.)
- Wir können uns nicht entscheiden. (Biz karar veremiyoruz.)
-
sollen (meli, malı)
- Ich soll lernen. (Ben çalışmalıyım)
- Du solltest früher kommen. (Sen daha erken gelmelisin.)
- Wir sollen uns beeilen. (Biz acele etmeliyiz.)
-
wollen (istemek)
- Ich will ein Eis. (Ben dondurma istiyorum.)
- Du willst es wissen. (Sen bilmek istiyorsun.)
- Wir wollen zusammen sein. (Biz birlikte olmak istiyoruz.)
-
müssen (zorunda olmak)
- Ich muss lernen. (Ben çalışmak zorundayım)
- Du musst früher kommen. (Sen daha erken gelmek zorundasın.)
- Wir müssen uns beeilen. (Biz acele etmek zorundayız)
-
dürfen (izin vermek)
- Ich darf ein Eis essen. (Benim dondurma yememe izin var.)
- Du darfst es wissen. (Senin bilmene izin var.)
- Wir dürfen zusammen sein. (Bizim birlikte olmamıza izin var.)
-
meinen (düşünmek, kastetmek)
- Ich meine es ernst. (Ben cidden onu kastettim.)
- Du meinst es gut. (Sen iyi demek istiyorsun.)
- Wir meinen es nicht böse. (Bunu kötü anlamda düşünmüyoruz.)
-
hören (dinlemek)
- Ich höre Musik. (Ben müzik dinliyorum.)
- Du hörst gut zu. (Sen iyi dinliyorsun.)
- Wir hören ihm zu. (Biz onu dinliyoruz.)
-
tun (yapmak)
- Ich tue mein Bestes. (Ben elimden geleni yapıyorum.)
- Du tust es für mich. (Sen benim için yapıyorsun.)
- Wir tun es zusammen. (Biz birlikte yapıyoruz.)
-
helfen (yardım etmek)
- Ich helfe dir. (Ben sana yardım ediyorum.)
- Du hilfst mir. (Sen bana yardım ediyorsun.)
- Wir helfen ihm. (Biz ona yardım ediyoruz.)
-
bekommen (sahip olmak, elde etmek, almak)
- Ich bekomme ein Geschenk. (Ben hediye alıyorum.)
- Du bekommst eine Belohnung. (Siz bir ödül alıyorsunuz.)
- Wir bekommen Besuch. (Biz ziyaretçi alıyoruz.)
-
sprechen (konuşmak)
- Ich spreche Deutsch. (Ben Almanca konuşuyorum.)
- Du sprichst gut Deutsch. (Sen Almanca’yı iyi konuşuyorsun.)
- Wir sprechen über unsere Pläne. (Biz planlarımız hakkında konuşuyoruz.)
-
leben (yaşamak)
- Ich lebe in Deutschland. (Ben Almanya’da yaşıyorum.)
- Du lebst alleine. (Sen yalnız yaşıyorsun.)
- Wir leben in einer WG. (Biz ortak bir apartmanda oturuyoruz.)
-
lieben (sevmek)
- Ich liebe dich. (Seni seviyorum.)
- Du liebst mich. (Beni seviyorsun.)
- Wir lieben unsere Familie. (Biz ailemizi seviyoruz.)
-
lernen (öğrenmek)
- Ich lerne Deutsch. (Ben Almanca öğreniyorum.)
- Du lernst für die Prüfung. (Sen sınav için öğreniyorsun.)
- Wir lernen etwas Neues. (Biz yeni bir şey öğreniyoruz.)
-
essen (yemek yemek)
- Ich esse eine Pizza. (Ben pizza yiyorum.)
- Du isst gern Gemüse. (Sen sebze yemeyi seviyorsun.)
- Wir essen zusammen. (Biz birlikte yemek yiyoruz.)
-
trinken (içmek)
- Ich trinke Wasser. (Ben su içiyorum.)
- Du trinkst einen Kaffee. (Sen kahve içiyorsun.)
- Wir trinken Bier. (Biz bira içiyoruz.)
-
schlafen (uyumak)
- Ich schlafe gut. (Ben iyi uyurum.)
- Du schläfst viel. (Sen çok uyuyorsun.)
- Wir schlafen lange. (Biz uzun süre uyuyoruz.)
-
reden (konuşmak)
- Ich rede mit dir. (Ben sana konuşuyorum.)
- Du redest zu viel. (Sen çok fazla konuşuyorsun.)
- Wir reden über das Wetter. (Biz hava durumu hakkında konuşuyoruz.)
-
arbeiten (çalışmak)
- Ich arbeite im Büro. (Ben ofiste çalışıyorum.)
- Du arbeitest hart. (Sen sıkı çalışıyorsun.)
- Wir arbeiten zusammen. (Biz birlikte çalışıyoruz.)
-
spielen (oynamak)
- Ich spiele Klavier. (Ben piyano çalıyorum.)
- Du spielst Tennis. (Sen tenis oynuyorsun.)
- Wir spielen Karten. (Biz kart oynuyoruz.)
-
laufen (koşmak)
- Ich laufe im Park. (Ben parkta koşuyorum.)
- Du läufst schnell. (Sen hızlı koşarsın.)
- Wir laufen zusammen. (Biz birlikte koşuyoruz.)
-
verstehen (anlamak)
- Ich verstehe dich. (Ben seni anlıyorum.)
- Du verstehst es nicht. (Sen anlamıyorsun.)
- Wir verstehen uns gut. (Biz birbirimizi iyi anlıyoruz.)
-
schreiben (yazmak)
- Ich schreibe einen Brief. (Ben bir mektup yazıyorum.)
- Du schreibst eine E-Mail. (Sen bir e-posta yazıyorsun.)
- Wir schreiben ein Buch. (Biz bir kitap yazıyoruz.)
-
lesen (okumak)
- Ich lese ein Buch. (Ben bir kitap okuyorum.)
-
singen (şarkı söylemek)
- Ich singe im Chor. (Ben koroda şarkı söylüyorum.)
- Du singst gut. (Sen iyi şarkı söylüyorsun.)
- Wir singen zusammen. (Biz birlikte şarkı söylüyoruz.)
-
tanzen (dans etmek)
- Ich tanze Salsa. (Ben salsa dansı yapıyorum.)
- Du tanzt gut. (Sen güzel dans ediyorsun.)
- Wir tanzen zusammen. (Biz birlikte dans ediyoruz.)
-
reisen (yolculuk yapmak, seyahat etmek)
- Ich reise gerne. (Ben seyahat etmekten zevk alıyorum.)
- Du reist viel. (Sen çok seyahat ediyorsun.)
- Wir reisen in den Urlaub. (Biz tatil zamanı seyahat ediyoruz.)
-
kochen (yemek yapmak)
- Ich koche heute Abend. (Ben bu akşam yemek yapıyorum.)
- Du kochst gerne. (Sen yemek yapmaktan zevk alıyorsun.)
- Wir kochen zusammen. (Biz birlikte yemek yapıyoruz.)
-
rufen (aramak, telefon etmek, çağırmak)
- Ich rufe dich an. (Ben seni arıyorum.)
- Du rufst mich an. (Sen beni arıyorsun.)
- Wir rufen ein Taxi. (Biz bir taksi çağırıyoruz.)
-
kaufen (satın almak)
- Ich kaufe ein Buch. (Ben bir kitap satın alıyorum.)
- Du kaufst ein Kleid. (Sen bir elbise satın alıyorsun.)
- Wir kaufen ein Haus. (Biz bir ev satın alıyoruz.)
-
verkaufen (satmak)
- Ich verkaufe mein Auto. (Ben arabamı satıyorum.)
- Du verkaufst deine CD. (Sen CD’ni satıyorsun.)
- Wir verkaufen unsere Möbel. (Biz mobilyalarımızı satıyoruz.)
-
zeigen (göstermek)
- Ich zeige dir mein Zimmer. (Ben sana odamı gösteriyorum.)
- Du zeigst mir deine Sammlung. (Sen bana koleksiyonunu gösteriyorsun.)
- Wir zeigen unsere Fotos. (Biz fotoğraflarımızı gösteriyoruz.)
-
schicken (göndermek)
- Ich schicke dir eine E-Mail. (Ben sana bir e-posta gönderiyorum.)
- Du schickst mir eine SMS. (Sen bana kısa mesaj gönderiyorsun.)
- Wir schicken ein Paket. (Biz bir paket gönderiyoruz.)
-
empfangen (almak)
- Ich empfange dich. (Ben seni alıyorum.)
- Du empfängst eine E-Mail. (Sen ir e-posta alıyorsun.)
- Wir empfangen unsere Gäste. (Biz misafirlerimizi alıyoruz.)
-
besuchen (ziyaret etmek)
- Ich besuche meine Freunde. (Ben arkadaşlarımı ziyaret ediyorum.)
- Du besuchst das Museum. (Siz müzeyi ziyaret ediyorsunuz.)
- Wir besuchen unsere Familie. (Biz ailemizi ziyaret ediyoruz.)
-
treffen (buluşmak)
- Ich treffe mich mit dir. (Ben seninle buluşuyorum.)
- Du triffst deine Freunde. (Siz arkadaşlarınızla buluşuyorsunuz.)
- Wir treffen uns in der Stadt. (Biz şehirde buluşuyoruz.)